1998 yılının son baharında
Moskova Şeremetova havalimanına indiğimde beni ilk karşılayan hayatımın
en korkunç soğuğuydu. Hayatımda bu kadar
üşümemiştim doğrusu.
Uçakta Rusya hakkında çok şey düşünmüştüm, ilk defa
gidiyordum Rusyaya ama aklımda hep Amerina filmlerinden kalan bilgiler vardı
Rusya hakkında.Sovyetler Birliği, Kızıl Ordu, Kızıl Meydan, Komunizm, Atom
Bombaları ve olumsuz ne varsa herşey. Şimdi düşünüyorumda o ilk uçak
yolculuğunda Rusya ve Rus halkı hakkında olumlu 1 tane bile düşünce yoktu.
Ayrıca Ruslar bizim can düşmanımızdı bunuda düşünmüştüm. Asık suratlı insanlar
beni bekliyordu şimdi.
Moskova’da bir gün kaldıktan sonra 6 yılımı geçireceğim OMSK
yani Sibirya’ya gittik. OMSK’un daha önce bazı muhaliflerin Sürgün yeri
olduğunu öğrendiğimde bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştım. Korkularım
tarifsizdi. Tek kelime Rusça bilmiyordum. Derdimi anlatamıyordum, kendimi ifade
edemiyordum bu durum bu düşman ülkede bulunmak beni dahada korkutuyordu.
OMSK’a geldikten 1 hafta sonra Omsk devlet Üniversitesinde
eğitimime başladım. Maddi olarak imkanım olmasına rağmen, bir daire
kiralamadım Rus öğrenciler gibi
üniversitenin yurduna yerleştik. Bir kaç Türk öğrenci daha vardı.
Yurt’da kalmak için bazı eşyalar ihtiyacımız vardı, masa,
sandalye, yatak v.s . Bunları aldık ve bir kamyonla yurda getirdik. İlk şoku
burada yaşadım, biz daha kimseye birşey söylemeden, diğer Rus öğrenciler biri
masayı aldı, diğeri sandalyeyi, birisi taşıdığımız yatağın bir tarafından tutum
2 kata kadar taşıdırlar. Şok olmuşdum. Bunun sadece Türkiye’de olabileceğine
inanıyordum. Bize yardım edenlere Rusça teşekkürler bile diyemedim çünkü
Rusçayı bilmiyordum ama aslında içimden geçen onlara sarılıp çoook teşekkürler
demekti.
Artık üniversiteye başladık. Rusça öğreniyorduk , sınıfta
Türk öğrenciler ve hatırladığım kadarıyla bir yabancı daha vardı. İlk Rusça
öğretmenimiz Tatyana Hanım sınıfa girdiğinde ayağa kaltık ( aslında her desrte
bunu yapardık) Tatyana Hanıma şok oldu.
Anladığımız kadarıyla bize neden ayağa kalktığımızı sordu. Tarzanca,
hareketlerle ve sözlüklerle anlattık.
Türkiye’de bize böyle öğrettiler, büyüklerimiz ve öğretmenlerimiz geldiğinde
küçükler ve öğrenciler bir saygı ifadesiyle ayağa kalkar. Bulunduğunuz yer, Üniversite
bile olsa farketmez.
Tek kelime Rusça bilmememe rağmen, Ruslarla anlaşıyordum ve
hoşuma gidiyordu. İlk Rus arkadaşım Srgeydi, bize dili öğrenene kadar çok
yardımcı oldu, sonra Dima, sonra Katya,
daha sonra Aleksandır derken arkadaşlarım çoğalıyordu. Ama bu düşma ülkenin
insanlarına mesafeliydim.
6 aylık dil eğitiminden sonra yaz tatilinde Türkiye’ye geri
döndüm. Ülkemi inanılmaz özlemiştim. 2
ay Türkiyeda kaldığım o yaz Omsku ve Rusyayı hiç özlemedim hatta Omska
istemeyerek geri dödüm. Sadece bazı arkadaşlarımı birazcık özlemiştim.
Omsk geri döndüğümüzde artık Rusça bilen ve Tecrübeli bir
insan olarak eskisi gibi korkmuyordum. Bu sefer Moskovadan Omska uçakla değil
Trenle gittik. Daha maceralı olsun diye. Kaldığımı kupede bir şair vardı. Omska
kadar giden yol nasıl bitti anlatama, muhabbet o kadar güzeldiki nerdeyse 40
saatten fazla süren yol 40 dakika gibi geçti. Ondan sonraki bütün yıllar
yolculuklarımı hep trenle yaptım.
Rusyada’ki ikinci yılımda kafamdaki tabular ve olumsuz
düşünceler devam ediyordu. Nede olsa Rusya ve Ruslar bizim düşmanlarımzıda.
1 sınıfta artık Rus arkadaşlarımızın sayısı artmıştı,
onlarla maçlar yapıyorduk, kayaklara gidiyorduk, bayramlarını kutluyorduk,
hayatımda ilk defa orada doğum günü hediyesi almıştımJ Bir arkadaşım bir kağıda
güzel bir resim çizmiş ve doğum günün kutlu olsun yazmış. Çok basit birşeydi
ama benim için çok önemliydi aradan 12 yıl geçmesine rağmen hala saklarım.
2.3.4.5 sınıf derken artık diyebilirimki Rus halkının içinde
yaşayan Rus toplumunu ve kültürünü iyi analiz eden birisiydim. Artık diyebilirimki
Rus kültürünü ve insanlarını, tepkilerini, düşüncelerini, hislerini,
tarihlerini, toplumsal yapılarını, değerlerini iyi biliyordum. ‘’ Suç ve cezayı
‘’ Rusça okuduğumda oradaki betimlemeler, anlatımlar, daha önce okuduklarımdan
çok daha güzeldi. Dostoyevskiyi, Tolstoyu, Puşkini artık kendi dillerinde
anlıyorum. Onların o kitapları yazarken hissettiklerini anlayabiliyordum. Kısacası dünyaya bir Rus gibi bakabiliyordum.
Bu çok önemli. Bir toplumu anlamanız için o toplumun penceresinden hayata ve olayalara
bakmayı başarmalısınız. Yani abartı olmasın 2004 yılında Omsk Devlet
üniversitesinden diplomamı aldığımda artık öyle bir seviyeye gelmiştimki, artık
Rusları ne Rus kültürünü anlamayı bir kenara bırakın Rusyadaki soslay, politil,
kültürel sorunlara karşı fikir, öneri bule sunabiliyordum.
İlk Kırılma Noktası: Yanılmıyorsam
4 sınıftaydık. Bir gün bir haber üniversiteyi şok etti. Marina ismindekı bir
sınıf arkadaşımız ve onun bir kız arkadaşı cinayete kurban gitmişlerdi.
Cenazesine gittik. Rusyada ilk defa bir cenazeye katılıyordum. Evin kapısının
önüne geldiğimde iki kızında annelerinin yürek yakan çığlıkları sarmıştı her
tarafı. ‘’ Çiçeklerim’’ diye haykırıyordu Rus anne. Ciğerim sökülüyordu. Sanki. Türk toplumunda
bir erkeğin toplum içinde ağlaması güçsüzlük olarak yorumların. İçeriye doğru
ağlamak diye birşey duydunuzmu hiç? Gözyaşları dışarıya doğru akar. O Rus
annelerin ‘’çiçeklerim’’ haykırışları
arasında gözyaşlarım içeriye doğru akıyordu, yüreğime doğru. Çünkü benim
kültürüme göre ağlayamazdım.Tarifi imkansız bir acıyı Rusça hissediyordum. Tek
tesellimiz katilin yakalanmış olmasıydı.
İkinci Kırılma
Noktası: Bu olaydan 1-2 ay sonra, sınıfta başka bir arkadaşımız tafik
kazasında hayatını kaybetti. Acımasız sürücüona çarpıp kaçmıştı. Bir süre kmada
kaldı Olga ve hayatını kaybetti. Yine bir cenaze törenindeydik ve yine tarifi
imkansız acılar. Gerek Marinanın gerekse Olganın ailesi bizi onları anma
gününde özellikle davet ettiği. Bizde gittik. Olganın evinde acılar 4 bir
tarafa yayılmıştı sanki. Zor şartlar altında yaşadığı belliydi, sıradan bir ev
, nedendir bilmem onların evinde Raskolnikov’u hep hatırladım. Tolstoyun,
Dostoyevskı’nin kitaplarında betimlediği evlerden birindeydim sanki.
Bu olaylar bende büyük etki bıraktı ve kendimi toparlamam
1-2 ayı aldı. Bu düşüncelerle bir gün şehir merkezine giderken, marşrutta
insanların yüzüne baktım ve aklımdan şöyle geçirdim.
-
Şu 40 yaşlarında düşünceli adam muhtemelen bir
baba, çocukları var. Çocuklarını ve ailesini geçindirmek için çalışıyor galiba,
akşam evine gidecek. Eşi ve çocukları akşam onu bekliyor olak.
-
Hemen onun yaınında yaşlı bir teyze, belkide
artık torunları var.
-
Şoför, bizi taşıyor, hayatını şöförlük yaparak
kazanıyor, çocuklarının okuması için çalışıyor.
İyide, herşey Türkiye’deki gibi. Fakat
anlamadığım birşey var. Bu insanlar neden benim düşmanım?
Mesela şu karşımda oturan amca neden benim
düşmanım ?
Bu soruların cevabını daha sonra buldum.
Bazı Önemli Olaylar:
Galatasarayın UEFA kupasını aldığı yıl maçı izlemek için
uydu anteni olan arkadaşın evine gittik. ( Rus kanalları maçı vermiyordu) OMSK’un Amur denilen bir mahallesindeyiz.
Gece 2-3 gibi arkadaşımızın evinden çıktık. Şehir merkezinden uzak bir yer.
Taksi bulamıyoruz. Hava soğuk. Yoldan geçen hiçbir araba durmuyor. Bir araba
durdu önümüzde bir polis arabası. Ne aradığımız sordularJ? Onlara durumu anlattık. Bizi tebrik ettiler
ve arabayla yurda kadar bizi bıraktılar.
Yine bir gün, kışın üniversiteden çıkıp yurda gidiyordum.
Üniversiteyle yurt arasında büyük bir park vardı, kışın Sibiryada hava çok
erken kararır ve genelde karanlık olduğunda yurda gitmek için parktan
geçmezdim. Ama park kestirme yol olduğu için o gün karanlık olmasına rağmen o
yolu kullandım. Yolun yarısındaydım ki, karşımdan gelen 17-18 yaşlarında bir
genç, ansızın elindeki poşetten çıkardığı silahı göğsüme dayadı. Ben dondum
kaldım. Sadece ne istiyorsun? diye sordum. Cevap korkunçtu. –Seni öldürmek.
Hiçbirşey demedim, diyemedim. Sağ elimle silahı hafifce yan tarafa ittim ve
arkama bakmadan yürümeye devam ettim.
3. sınıfta daha önce hiç karşılaşmadığım kara kara insanlar görünmeye başladı Omsk
Devlet Üniversiyesinde. Ama hem hareketleri, hemde giyim tarzları Türklere
benziyordu. Ceketi omuzlarına koymuş, giyinmemiş. Ayakkabılarının topuk kısmı
kıvrılmış, yani terlik gibi giyinmiş ayakkabıyı. Elinde tesbih. Yanına gittim ,
Türk olup olmadığını sordum. Ermeniyim dedi. Dostluğumuz böyle başladı. Hala
görüşürüz.
Moskova’da havalimanına giderken kiraladığımız taksinin
sahibi bizimle Türkçe konuştuğunda şok olduk. Memleketi sorduk, Erivam dedi.
Havalimanına kadar bizi götürdü ve çok ısrar etmemize rağmen bizden para
alamdı.
Türkiye’de baklava tatlısı çok meşhurudur. Baklavayı OMSK’un
bir pazarında gördüğümde şok oldum ve çok sevindim. Satıcı kadınla konuştum,
Ermeni olduğunu söyledi. O günden sonra 4 yıl boyunca her hafta bize özel
baklavalar yaptıJ
Siyasi bir mesele: Benim
Rusyada okuduğum yıllarda %90’nı Müslüman ülke olan Türkiye’de başörtü heryerde
yasak iken Rusya’da Müslüman başörtülü bayanların üniversiteye rahatlıkla
girdiklerini kendim gördüm. Ve halede öyle. Bu beni çok etkilemişti. Bu bir
ülkenin demokrasi adına duruşunu gösteririr, Avrupada camiler ve başörtüsü
yasaklanırken,hatta Müslüman ülkesi Türkiye’de başörtü sayakken, Rusya’da bunu
görmek beni çok şaşırtmıştı. Bu olay bir ülkenin ne kadar güçlü olduğunu, bir
toplumun ne kadar eğitimli ve hoşgörülü olduğunu gösterir.
Rus Öğrencilerim: Rusyada
son sınıfta staj için okullarda 2-3 ay İngilizce öğretmenliği yaptım. Sarışın
beyaz tenli Rus öğrencilerin ingilizce desrlerine girdiğim o 2-3 aylık period
hayatımın ne güzel zamanlarından birisidr. Benim yabancı olmam ve Türk
aksanıyla Rusça konuşmam onları çok etkiliyordu ve derse daha fazla ilgi
gösteriyorlardı. Aramızda müthiş bir sevgi oluşmuştu. Derslerde aktif olanlara çikolatalar hediye ediyordumJ. Ama ders sonunda,
dayanamaz, çikolata alamayan öğrencilerede çantamda getirdiğim diğer
çikolataları veriyordum üzülmesinler diye. Bunu gizli gizli yapıyordum ama
onlar kendi aralarında bunu birbirine
söylüyorlardı. Nastya ismine çok zeki bir öğrencim vardı. Bir derste bunu dile
getirdi. Biz çalışıyorz onlar çalışmıyor neden onlara çikolata veriyorsun diyeJ? Daha sonra, çok
çalışkan olanlara 2 çikolata vererek beraber sorunu çözdükJ
Ailemin Türkiye’den gönderdiği cep harçlığını öğrencilerimle
paylaşmam ve bunun onların derse daha fazla konsantre olması beni mutlu
ediyordu.
Umarım hayatıma büyük anlam veren Rusyada yaşadığım güzel
olaylara karşılık Rus halkına azda olsa borcumu ödenişimdir.
Rusyada yaşadığım yıllar boyunca iyi ve kötü bir çok olay
gördüm ve bunlar benim için Rusya hakkında tercübe oluştururken, hayatıma ve
kendi gelişimeme katkıda bulundu.
Rusyada Son Gün: 2004
yılının yazı. Yurttan ayrılıyoruz. 6 yıl kaldığım odaya son defa baktım.
Bomboştu. 6 yıl gözlerimin önünden geçti, mutluluklarım, sevinçlerim, umutlarım, kaygılarım, özlemim,
herşey bir kez daha gözlerimin önünden geçti. Nefes alamıyordum, boğazıma
birşey tıkanmıştı sanki. Tarifsiz duygular içerisindeydim. Dışarı çıktım ve
valizlerimi taksiye koydum. Arkadaşlarımla vedalaştım. Son kez 6 yıl kaldığım
yurda baktım ve takside arka koltuğa oturdum. Şoföre sadece havalimanı
diyebildim.
İyide ben Rus halkını neden Düşman görmüştüm?
Ben farkında olmadan çocukluğumda hayranlıkla izlediğim Rocky Balboa gibi Hollywood
filmelerinin, aşağılık siyasilerin kurbanı olmuştum çünkü. Hayranlıkla
izlediğim kahramanların aslında beni kandırdıklarını, Rocky Balboa’nın rakibi
suratı asık, itici, korkunç görünümlü Rus boksörün aslında Rus olmadığını
öğrendim. Hollywood fimlerinin ve aşağılık siyasilerin çocukluğumdan beri bana
aşıladığı kin ne nefret duygusunun sihiri Rusya’da bozulmuştu. Artık Rusya
deyince aklıma, kızıl ordu, Sovyetler birliği, kızılmeydan, 2.dünya savaşı,
komunizm, öldürülen insanlar, devrimler, savaşlar, Stalin, Atom bombaları,
kimyasal silah gelmiyor. Rusça öğretmenim Tayana hanım, bizi sibirya soğuğunda
arabasıyla yurda bırakan Rus polis, öğrencim Nastya, arkadaşım Aleksandır, 6
yıl yaşadığım yurt, Omsk Devlet Üniversitesindeki öğretmenlerim, çocukları gibi
bizimle ilgilenen dekanım, arkadaşlarımızla yaptığımız futbol maçları, irtiş
nehirin kenarındaki piknikler, noel bayramları, ramazan bayramları, paskalya,
kızı için ‘’ çiçeklerim’’ diye ağlayab Rus anne, beni tedavi eden Rus doktor,
derslerde yazmaya yetiştiremediğim için sürekli defterini aldığım KatyaJ, param bittiğimde borç
aldığım AleksandrJ.
Artık alıma bunlar geliyor Rusya deyince.
Ruslar hakkında söyleyebileceğim en önemli olumsuz şey, Rus
öğrencilerin, sınavlarda kopya çekme noktasında bizim kadar başarılı
olamadıkalarıdırJ
Bir milleti, kültürü, inancı, ideolojiyi kişiler üzerinden
değerlendiremezsiniz, bunu Rusya’da öğrendim. Aslında dünyada söylediğiniz her
söz, yaptığınız her şey sizin iç dünyanızla alakalıdır. Dünya’ya nasıl baktığınız
önemli.
Rusya’da tabii ki bir çok ülkede olduğu gibi sorunlar var
ama nerede yok ki? Rusyada en büyük problemlerden alkol diyoruz, Türkiye’de
cehalet, amerikada evsizlik ( 20 milyondan fazla sokakta yaşayan insan var)
başka bir yerde terör. Sorunlar her yerde ,insan kendisinin olmadığı yeri güzel
sanırmış. Hayır öyle değil. İnsanın
yaşadığı yeri cennete çevirmeside cehenneme çevirmeside kendi elinde.
Her şeyi yazmaya
kalkarsam bir kitap olur, o yüzden burada bitiriyorumJ. Beni medyanın ve politikacıları
aşağılık propagandalarından kurtulmamı sağlayan herkese; başta bana imkan veren
aileme ve Rusyada geçirdiğim her anda ( iyi yada kötü) rol alan kahramanlara
teşekkür ediyorum.
Rusların dünya edebiyatına, bilime, teknolojiye yaptıkları katkıları burada anlatmaya kalksam
günlerce yazmam gerekir herhalde.
Ama ne acıdırki, yeni yetişen Rus gençler bunlardan habersiz
yetişiyor. Tarihleri binlerce isimsiz kahramanlarla doluyken onlar Hollywood
filmlerindeki sahte kahramanlara özeniyorlar, buda burada yazmak zorunda
olduğum bir gerçek.
Rus tarihinede baktığımızda ibretlik olayları görüyordum.
Mesela Çarın esir aldığı Türk komutan Osman paşayı esirler arasından alıp ona
kılıcını geri vermesi. Çeçenlerin ünkü komutanları Şeyh Şamili Çarın
yakalatması ama serbest bırakması. Sarıkamışta yüzbinden fazla donarak ölen
Türk askerini gören Rus komutanın Çara yazdığı duygusal mektup ( bizzat
okudum).
Düşmanını esir almış , istese öldürebileceği halde serbest
bırakan bir çarın yetiştiği kültürü, düşünebiliyormusunuz? Bu kültürü
aşağılamak kimin haddine?
Şayet Rusyada, Petr1 sigarası içmemiş ve sibirya soğu
yüzünüzün derisini kaldırmamışsa, sokakta çekirdek satan ninelerden 10 rublekik
tuzlu çekirdek almışsanız, kışın buzlu nehirlerin üzerinde yürümemişseniz,
kayak yapmamışsanız, marşurtlara binmemiş, tren yolculukları yapmamışsanız, Rus
köylere gidip kvaz içmemişseniz, kefirden haberiniz yoksa, Rus banyosuna
gitmemişseniz, Rus halkının acılarını paylaşım mutluluklarda kendizini sokalara
atmamışsanız, Rus milli takımının attığı gollere sevinmemişseniz, Rus annelerin
acılarını hissetmemişseniz, ayaklarınız çamurlu olduğu için yurttaki temizlikçi
nineden en ağır küfürleri duymamışsanız, Rusyanın o muhteşem bağımsızlık günü
kutlama törenlerine katılmamışsanız,
paskalyada boyaladığınız yumurtaları Rus çocuklara hediye etmemişseniz,
yani Rusyada Ruslar gibi yaşamayıp onlara tepeden bakmışsanız, aşağılık ve düşman
görmüşseniz Rusları anlayamazsınız ve
böyle aptalca , nefret dolu yazılar yazarsınız
Dip not olara. Google hakkında ilk açlışmalaramı orada yapmaya başladım. Rusların arama motorları algorıtmaları üzerinde geniş çalışmalaarı vardı, zaten yandex in Rusyada Googleyi geçmesi bunun en iyi göstergesi.